Eylül' de Ben

21:07:00


Merhaba! Sevdiğim birkaç bloggerda gördüğüm aylık olarak o ay neler yaptıklarını anlattıkları yazılar çok hoşuma gittiği için ben de bu 'günlüklerden' her ay tutmaya karar verdim. Yorumlar kısmına siz Eylül'de neler yaptınız, benim izlediğim dizi/ filmlerden izledikleriniz var mı, okuduğunuz kitaplar neler yazarsanız beni çok mutlu edersiniz. İyi okumalar *-*

Aslında neredeyse bütün Eylül yazlıktaydım, sezonu epey geç kapattık yani. Bu sene okulum olmadığı için ve yazlığımızı çok sevdiğim için annemle beraber birazcık daha yazlıkta kalmaya karar verdik. Yazlığımız Edirne'de. Fakat aklınıza Erikli, Enez gibi bir yerleşim yeri gelmesin. Bizimki daha çok 'yokluğun ortasında' olarak tabir edilebilir. Yine de ben bu 'yokluğu' çok seviyorum. 






Bu 'yokluğun ortasında' olmak aslında bana çok iyi geldi. Yaklaşık 8 yıldır her yazımı orada geçiriyorum ve insanlardan uzaklaşmak, kendimi dinlemek bana gerçekten çok iyi geliyor. 

Ayrıca orada yapacak çok şeyim olmadığı için sürekli okudum, yavaş okuyan birisi olarak on iki kitap bitirmek benim için büyük bir mutluluk *-* 

Ayrıca Kitap Günü Ağustos ayı talihlisi bendim, eve gelince yatağımın üstündeki kargoları görünce nasıl mutlu oldum size anlatamam. Kitap Günü ile ilgili yazım çok yakında blogumda olacak. c: 

Eve geldiğimde ilk İngilizce romanım olan Fangirl'ü okumaya başladım. İlk önce sürekli sözlüğe baktığım için çok yavaş okuyordum. Daha sonra sözlüğe bakmaktansa kelimenin anlamını cümleden  çıkartmaya çalışarak okudum ve çok daha hızlı okuduğumu fark ettim. Fakat o sıralar okumak istediğim türün Genç Yetişkin olmadığını fark ederek kitabı yarım bıraktım. 



O sıralarda sanırım kitabı okuyamama sebep olan en büyük etken Friends' i izlemeye başlamış olmamdı. Resmen gecemi gündüzüme katıp izliyordum diziyi. Hatta sanırım iki günde ikinci sezona geçtim.


İnternetten azıcık araştırma yaptığımda çok istediğim bir çiftin ilerleyen sezonlarda birlikte olacağını öğrendim. Tabi ben öğrenince daha bir şevkle izlemeye başladım diziyi. Peki bilin bakalım sonra ne oldu? En çok istediğim çiftin birlikte olmayacaklarını öğrendim. Resmen yıkıldım ve diziyi izlemeyi bıraktım. :( Bu yazı bitince izlemeye devam edicem ama :( 



Benim favori karakterim Chandler *-* 


Eylül ayında izlerken çok keyif aldığım bir diğer şeyse Emmy Ödül Töreni oldu. Neredeyse ödül alan herkesin teşekkür ettiği kısımlarda ağladım. Emmy' de özellikle hoşuma giden bir şey vardı; Transparent dizisiyle Primetime Emmy Bir Komedi Dizisinde En İyi Yönetmenlik Ödülü'nü alan Jill Soloway, Primetime Emmy Bir Komedi Dizisinde En İyi Erkek Başrol Oyuncusu Ödülü'nü  alan Jeffrey Tambor ve birkaç oyuncu daha trans bireylerle ilgili, onlara fırsat vermekle ilgili çok güzel şeyler söylediler. Vay be dedim, ne kadar güzel bir bakış açısı. Sonra döndüm ve kendi ülkemde olanlara baktım. Sırf kendisinin olduğu gibi olmadığı için, farklılıklarına saygı duymak yerine onları ötekileştiren, üstüne üstlük bununla da yetinmeyip onları cayır cayır yakan insanları düşündüm. Bunları yazmak bile ne kadar utanç verici, size anlatamam.  






Son olarak bu ay Arka Kapak' ın dosya konusu Jose Saramago idi. Yazarın daha önce sadece Bilinmeyen Adanın Öyküsü' nü duymuştum. Hayat görüşü ve kendisiyle ilgili pek bir şey bilmiyordum açıkçası. Fakat dergide okuduklarımdan sonra gerçekten çok etkilendiğim bir yazar oldu. Özellikle Körlük romanının incelemesini okuduktan sonra neden daha önce tanımamışım, okumamışım diye çok hayıflandım. Ne yazık ki Körlük' ün baskısı tükenmiş, ama yakın zamanda Kırmızı Kedi Yayınları basacakmış *-*
Eğer Arka Kapak' ın bu sayısını almadıysanız, ve Jose Saramago ile daha önce tanışmadıysanız, bu sayıyı almanızı tavsiye ederim.


Eveet sanırım Eylül' de Ben böyleydim. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim, yorum bırakmayı unutmayın!


You Might Also Like

0 yorum